Kendimi bir marka olarak görüyorum"
"Çalışkan, akıllı, ayakları yere basan bir kadınım. Kendimi bir marka olarak görüyorum" diyen Zeynep Özal bir ay sonra anneanne olacak. Özal'ın pek az kişinin varlığından haberdar olduğu kızı Ayşe Kaptan sekiz aylık hamile
ELİF KORAP ekorap@milliyet.com.tr
Son zamanlarda Zeynep Özal'la çok röportaj yapıldı. Özellikle de kitabıyla ilgili. Artık bizi şaşırtacak bir şeyi kalmamıştır diyordum ki, tesadüfen 1 ay sonra anneanne olacağını öğrendim. "Nasıl yani"ydi bu durum benim için. Çünkü yakın bir zamanda oğlu Uğur Özal'la röportaj yapmıştım. Uğur 18 yaşındaydı. Abisi ise 19! Sonra öğrendim ki Zeynep Özal'ın bir de kızı varmış. Oğullarının doğumundan hemen sonra evlat edindiği ve yıllarca aynı evde yaşadıkları, oğullarıyla birlikte büyüttüğü bir kız çocuğu. Turgut Özal'a dede, Semra Özal'a anneanne diyen bir kız çocuğu. Öyle ki, Zeynep Özal'ın oğulları bile ablalarının "üvey" olduğunu çok sonra öğrenmiş ve çok şaşırmışlar. İşte bu hikayeyi dinlemek için gittim Zeynep Özal'a. Gerçekten ilginç bir hikaye. 8 aylık hamile kızıyla birlikte de fotoğraflarını çekmek istedik fakat kızının erken doğum riski olduğundan, sağlık koşullarını zorlamamak için vazgeçtik. Artık anneanneyi torunuyla görüntüleyeceğiz ne yapalım.
"Kız çocuğuna hasretim vardı" Artık bizi şaşırtabileceğiniz bir şeyiniz kaldı mı? Ben yeniliklere çok açık bir insanım. Her zaman her şey olabilir. Mesela evlenmem diyorum ama evlenebilirim de. Benim sağım solum belli olmaz yani.
Aslında bu soruyu öylesine sormadım. Duymayı beklediğim bir şey var sizden. Sizin bir kızınız varmış ve... Ve bir erkek torun bekliyorum. 1 ay sonra anneanne olacağım. Kızım 8 aylık hamile.
Sizin iki oğlunuz var biliyordum. Kızınız nereden çıktı? Oğullarımın doğumunun hemen ardından, 11 yaşındayken evlat edindim Ayşe'yi. Ayşe benim içimdeki çok büyük bir boşluğu doldurdu. Evli olmadığım dönemde hamile kaldım. Kızım olursa adını Nazlı koyarım diyordum. Babam başbakandı ve çocuğu o koşullarda doğurmam mümkün değildi. Kürtajdan sonra bebeğin kız olduğunu öğrendim. Nazlı'mı kaybettim. Bu benim içimde hep acı olarak kaldı. Sonra iki oğlum doğdu. Kız çocuğu hasretim vardı. Ayşe'yi o dönemde evlat edindim.
"Olanları babama anlattım. 'Bu kızı torunum kabul ediyorum' dedi" Şu hikayeyi baştan anlatsanız! O zaman eskiye gideceğiz. Yıl 1987, yanlış hatırlamıyorsam, Büyükçekmece Erkek Çocuk Yurdu'nda bir tören var ve beni de ısrarla davet ediyorlar. Çok ısrar edilince gittim. Günlerden pazar. Tören bitti. Yurdun müdürü benimle bir konuda görüşmek istiyor. Yurda 3,5 yaşındayken bırakılan bir kız çocuğu varmış. Erkek yurdu olduğu için görevli hanımlardan biri kızı geçici olarak almak zorunda kalmış. Kendi çocuklarıyla birlikte yıllarca bakmış. Daha fazla bakamayacağını söyleyince de böyle bir sorun ortaya çıkmış. "Bir yakınınız evlat edinmek ister mi?" diye sordu müdür. "Buluruz" dedim ama kızı görünce her şey değişti.
Nasıl? Yaşadıklarını anlattılar. Ayşe'nin dramı babasının ölümüyle başlıyor. İnşaatlarda tuğla ustası olarak çalışan babası beşinci kattan düşüp ölüyor. Annesinin de önceki evliliğinden iki üvey abisi var. Baba ölünce anne bunalıma giriyor, çocuklarına bakamaz oluyor. Büyük abi de Ayşe'yi ha bire dövüyor. Son dayağında küçük kızın kolları ve bacakları kırılınca diğer abisi dayanamayıp kızı yurda götürüyor kurtarmak için. Çok duygulandım bunları dinleyince. Kızı görmek istedim. Öyle etkilendim ki. Hemen gidip olanları babama anlattım. Sakince dinledi. Babam, "Kızım bak bugün günlerden pazar. Normalde hiç kimse seni pazar günü sabahın köründe kaldıramaz. Bugün kandil biliyorsun. Allah nasip etmiş. Ben bu kızı torunum kabul ediyorum" dedi. Asım'la (Ekren) da konuşup hemen kızımı evlat edinmek için resmi işlemleri başlattım. Hemen ona bir oda hazırladım. Eve götürmeden de babama götürdüm. Başbakanı karşısında görünce Ayşe de çok şaşırdı. Babam "Ayşe'yi ailene alıyorsun. Babası olmayanların gittiği Darüşşafaka'dan alıp başka okula gönder" dedi. Semiha Şakir'e yazdırdım. Kendi çocuklarımla birlikte büyüttüm onu da. Biliyor musunuz, iki oğlum bile ablalarının evlat edinildiğini çok sonra öğrendiler.
Tepkileri ne oldu? Şaşırdılar. Ama ilişkileri kesinlikle etkilenmedi. Onlar için Ayşe öz ablaları. Zaten Ayşe'nin evliliği de evde ayrı bir kriz oldu. Yağız'la Uğur ablalarının evden ayrılacak olmasına çok büyük tepki gösterdiler. Kıskandılar, evlenmesini istemediler. Ayşe benim gerçek kızım oldu ama hiçbir zaman da Özal adını kullanmadı. Çok mahcup bir kızdı. Liseden sonra Marmara Üniversitesi'ni kazanıp İngilizce öğretmeni oldu. Sabancı Grubu'na kabul edildi. Ardından GenPa'da çalıştı. Sahibi Zeynel Abidin çok sevdiğim biri olmasına rağmen kızım olduğunu söylememe izin vermedi. Hatta evleneceği kişiye bile benim kızım olduğunu söylememiş. Bir gün damat adayını eve tanıştırmaya getiriyor. "İşte annem" deyince çocuk çok şaşırdı. Öyle güzel bir gelin oldu ki. Bana ilk torun heyecanını da o yaşatacak. Hep torun sevgisi başka derler. Bakalım neler yaşayacağım? Çok garip hissediyorum kendimi. Torunum için Ayşe'yle dolaşıp alışveriş yaptık epey. Ama şu anda erken doğum riski yüzünden hep dinleniyor. Heyecanla bir ayın dolmasını bekliyoruz. Bir de kız isteyeceğim herhalde ondan.
"Biz kardeşler olarak birbirimizin işlerine hiçbir zaman karışmıyoruz" Semra hanımla görüşmüyor musunuz şu an? Aramız limoni. Bir yıldır annemi görmüyorum ve konuşmuyorum. Hayatımız boyunca bu tür şeyleri çok yaşadık zaten.
Nedeni şu Emel Sayın iddiaları mı? Siz "Annem Emel Sayın'ı kıskanırdı" diyorsunuz, anneniz yalanlıyor. Siz "Kitap dizi olacak" diyorsunuz, anneniz "Sinirlerim bozuluyor" diyor... Sürekli bir tekzip durumundasınız. Yoo nedeni kitap ya da Emel Sayın konusu değil. Başka bir şey. Aslında öyle bir şey de yok. Çok saçma şeyler. İnattan.
Abiniz Ahmet Özal'dan kitap yüzünden tokat yediniz mi? Hayır, mümkün değil.
Nereden çıkıyor bunlar peki? Bilmiyorum.
Kardeşiniz Efe Özal'la eşi Zeynep Özal da olaylı şekilde boşanıyor. Siz aile olarak bu işte bir taraf mısınız? Efe'nin boşanması benim Zeynep'le ilişkimi etkilemez. Ben Zeynep'i çok severim. Boşandıktan sonra da onunla görüşmeye devam ederim. Zaten biz kardeşler olarak birbirimizin işlerine karışmayız.
Çantadaki içkiler uluslararası skandala neden olabilirdi! Eşimin görevi nedeniyle Suudi Arabistan'daydık. İçki kesinlikle yasak. Babamın İslam Konferansı'na katılmak üzere Suudi Arabistan'a geleceğini öğrenince annemden ülkeye gizlice içki sokmasını istedim. Havaalanına karşılamaya gittim. Görevliler annemin elindeki koca makyaj çantasını almak istiyor, annem vermiyor. Çantada bir şişe viski, bir şişe votka var. Babamınsa haberi yok. Bir yakalansa uluslararası skandala neden olacağız. Suudi Arabistan'a gelen resmi heyet, hem de İslam Konferansı'na katılmak için geliyor. Hem de Turgut Özal'ın karısı Semra Özal yasak olmasına rağmen ülkeye içki sokuyor! Düşünebiliyor musunuz!
"Annem çocuklarını ayırırdı ama babam asla ayırmazdı" Siz bütün o ailenizin tepkisine neden olan davranışları ilgi çekmek için yapıyor olabilir misiniz? Toplumun ilgisini çekmek için değil.
Ya ailenizin? Ben her zaman annemin erkek kardeşlerimi benden daha çok sevdiğine inandım. Amerika'da okumak istediğimde kız olduğum için bana izin verilmemişti. Oysa erkek kardeşim kalıp okudu. O zaman ailemi cezalandırmak için üniversiteye gitmeyi kabul etmedim. Bunun aslında kendime verilmiş bir ceza olduğunun farkında değildim. Diğer yaşadıklarıma gelince... Nedenlere dönüp baktığım zaman, boşanmalarım, ilişkilerim annemi, ailemi üzmüş olabilir. Ama ben bunları kader olarak görüyorum. Hep ben mi hatalıydım. Yooo. Bilmiyorum. Annem bana hep uzak oldu. Ama o sevgi eksikliğini ben babamla tamamlıyordum. Babam beni çok seviyordu. Annem çocuklarını ayırırdı ama babam asla ayırmazdı.
Kardeşiniz Efe Özal da boşanmasındaki skandalla haber olup duruyor, ailenizle ilgili başka haberler de çıkıyor, yine de hep bir "Zeynep bizi rezil ediyor" durumu var. Böyle zamanlarda siz niye dönüp iki laf etmiyorsunuz? Hiç unutmam küçükken annemle babam biz uyuduktan sonra odamıza mutlaka gelir üstümüzü örterlerdi. Annem Ahmet'in üzerini örter, saçlarını okşayıp öperdi onu. Ben de hemen gözlerimi kapatıp uyuyor numarası yapardım ki gelip beni de öpsün. Sadece üstümü örtüp çıkardı odadan. Birçok gece yaşadık bunu. Ve ben hiçbir zaman unutamadım o anları. Bir şey demiyorum çünkü alıştım. Ben bunu 50 senedir yaşıyorum. Ahmet'in de Efe'nin de sorunları olmuştur ama onları daima korumuştur. Asla çıkıp "Ahmet hata yaptı" diye bir açıklama yapmaz. Her zaman benimle ilgili konuşmuştur. Sonra ben kızınca "Ben demedim, onlar yazmış" der. Ama aslında söylemiştir. Anneme onu diyorum: "Demek ki biz hiç yakın olamadık." "Sen" diyorum, "hep iki oğlunu ayırdın." Ben hep ailenin yaramaz çocuğu olarak görüldüm. Çocukken de evde bir yaramazlık olurdu. Daha ilkokuldayız. Annem eve gelir ve muhakkak beni suçlar. Halbuki ben yapmamışımdır ama o "Kesin sen yapmışsındır" der. Bu hep böyle devam etti. O yüzden annemin beni sevmediğini düşünürdüm.
"Babaannem 'Hâlâ bu kadını boşamadın mı?' diye babama kızardı" Hâlâ böyle mi düşünüyorsunuz? Hâlâ böyle düşünüyorum. "Hayır" diyor ama yakın bir zamanda küçüklükteki o olayı anlattım. Hiçbir zaman söylememiştim bunu. "Sen böyle yapardın" dedim. Dinledi. Hiçbir şey söylemedi. Daha sonra "Sen uyanma diye" filan dedi ama alakası yok. Ben de ona "Ben de babamı daha çok seviyorum" dedim.
Canını acıtmak için mi söylediniz bunu? Hayır. Öyle olduğu için. Bugün hâlâ en ufak bir hata yapsam kıyamet koparır. İki oğlu benim yaptıklarımın 10 mislini yapsalar sesini çıkarmaz. Ama annem böyle yaptıkça insanlar da beni bağırlarına bastılar. Ben 7 aylık ve çok sağlıksız doğmuşum, o yüzden bana anneannem bakmış. Benden hemen sonra Ahmet ise 4,5 kilo gürbüz, sağlıklı bir çocuk olarak dünyaya gelmiş. Belki bilinçaltında etkilendi bu durumdan. Her şeye rağmen ben annemi hep savundum.
Kime karşı? Mesela babaanneme karşı. Babannem annemi hiçbir zaman kabullenmedi. Bayram ziyaretlerine dahi babam ve çocuklar olarak biz giderdik, annem gelmezdi. "Bu kadını boşamadın mı daha?" derdi babaannem. Bize de annemi kötülerdi. Ben o zaman babaanneme kızardım.
"Adımı taşıyan şarabı piyasaya süreceğim, TV'de yemek ve sohbet programı yapacağım" Tam olarak ne iş yapıyorsunuz siz? Emlakçılık yapıyorum. Daha ziyade arsa işi yapıyorum ama çok sevdiğim arkadaşlarım olursa ev arayanlara da yardımcı oluyorum. Eylül gibi Çekmeköy'de ilk şubemizi de açacağız. Sonra da Ankara'da... Şu an en çok önemsediğim işim bu. Bu inşaata kadar da gidebilir. Bir de eylül veya ekim gibi kendi ürettiğim şarabım piyasaya çıkacak. Adı Zeynep Kiraze. Kendi bağlarımda yetiştirdiğim üzümlerden yapılıyor bu şaraplar. İkinci büyük işim bu olacak. Bu şarapları da ihraç etmek istiyorum. Bir de televizyonda bir yemek ve sohbet programına başlayacağım yine eylül, ekim gibi. Kendimi bir marka olarak görüyorum.
Nasıl bir marka bu? Zeynep Özal deyince kendimi çalışkan, akıllı, ayakları yere basan bir kadın olarak tanımlıyorum. Emlakta da marka olacağım.
|